Hayat dolu bir komşumuz var; Fikriye Yenge. Balkondan balkona konuşmalarla başlamıştır muhabbetimiz. Sık sık onlara giderim bu sebepten. Çay eşliğinde dedikodu yaparız onunla. Bu sohbetlerden biri esnasında anlatmıştı öyküsünü. En büyük kız çocuğuydum. Görücülerim gelip gitmeye başlamışlardı. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Annem iyi bir şey olduğunu söylerdi. Kız bakıyorlardı ona. Sonra verdi beni. Bir miktar da başlık parası aldı. Üzerinden bir ay geçti, düğünümü yaptılar. Tabii ben ne olduğunu daha tam anlamamıştım. Büyük kaynımın çocuklarının yaşları bana yakındı. Onlarla oyun oynardım. Sustu tekrar. Kucuk Cocuk Seks Hikayeleri da oyunlar oynardık. Hiç unutmam kaynanam çocuklarla dışarı çıkıp oynadığım için bana kızmıştı. Biraz da dövmüştü. Kocam mahzun durduğumu görünce, eline beş tane taş alıp yanıma gelmişti. Beş taş oynamıştık. Koltuğun üzerine duran dantele uzandı. Çayını aldı eline. Kısa bir süre elindeki bardakla oyalandıktan sonra dantel örtüyü işlemeye başladı. Uzunca bir sessizlik oldu. Hamileyken odun taşıdım, çamaşır yıkadım, koyun sağdım. Çocuk doğdu, benim çocuğumdu ama ben bilmiyordum çocuk nedir, nasıl büyütülür? Oyuncak bebek gibi gördüm hep. Emzirmeyi unutur oyun oynamaya giderdim. Kaynanam gelir, beni eve götürürdü. Derin bir nefes Kucuk Cocuk Seks Hikayeleri. Elindeki tığ dans ediyordu adeta. Beni daha el kadar çocukken verdi elin oğluna. Bir gün gelip hatırımı sormadı. Kocam, Allah ondan razı olsun, hem babam oldu hem kocam hem arkadaşım. Ne olacak evlenince, başı göğe mi değecek? Ezilecek, horlanacak… Diyelim evlendirdi devlet el koysun çocuğa. Baba, baba olsa; ana, ana olsa vermez yavrusunu o yaşta el kapısına. Büyük bir özenle tığı ipten geçirip, çiçekler çiziyordu. İçimden haykırmak geliyor kendisine; Bak işte, hepimiz Diyelim evlendirdi devlet el koysun çocuğa.
Tam hatırlayamasam da şunu çok iyi hatırlıyorum ki 5 yaşlarından beri kapalıyım.
Bakkal Atilla Amca 20 yaşında bir kızı. Ben 17 yaşında bir genç kızım. Hayat dolu bir komşumuz var; Fikriye Yenge. 35 yaşlarında sanırım. Bu mektubu sana yolladıktan sonra hayatımı sona. Balkondan balkona konuşmalarla başlamıştır muhabbetimiz. Her ne kadar kızlığım zorla alınmış olsada kadınım demeye dilim varmıyor. "Oğlum, kızım oldu, sutyenini kendim taktım" -Akrabalarıyla birlikte Ürdün'e kaçan Ela, mülteci kampında kalırken kuzeniyle evlendirilmiş. Babam da ilginçtir ki gelmeyi kabul etmişti ve bir sonraki gün babamla müdürün odasındaydık. Üstünde atlet, üstünde asla dirsek üstünü göstermemek üzerine dikilmiş uzun kollu sarı gömlek ve üstünde ceket. O ev bana cehennem olmuştu ve artık canıma tak etmişti. Senin gibi ben de yabancı çocuklara nasıl yaklaşacağımı pek bilmiyorum, korkup kaçmıyorum ama yalandan bir sevgi gösterisi geçip gidiyor, alıyım mıncırıyım seveyim yok. Çocuk meselesine gelince, siz çok güzel cevap vermişsiniz zaten…O arkadaş çocuk esirgeme kurumlarını bir gezsin, sevgiye, ilgiye ihtiyacı olan o kadar çok çocuk var ki…İlla kanından olmasına gerek yok, çok çocuk istiyorsan evlat edinir, hem sevap işlersin; hemde o çocuklara aile olursun…Hayatta herşeyin çözümü vardır, bakmak istediğin pencere önemli…Ve ne görmek istediğin….
Bu Blogda Ara
Ufak bir çocukkenden beri sokaktaki insanları, dilencilik yapan, yerlerde iki kuruş için birşeyler satan, aklı başında olmadan yollarda. Başlıyorum. Bu mektubu sana yolladıktan sonra hayatımı sona. 35 yaşlarında sanırım. Ve başladım. Hikâye aslında iki kişilik. 20 yaşında bir kızı. Ben 17 yaşında bir genç kızım. Şimdi iki çocukluk anımı anlatacağım. Bizim sokakta. Hayat dolu bir komşumuz var; Fikriye Yenge. Bir de Atilla Amca. Kahramanı benim. Balkondan balkona konuşmalarla başlamıştır muhabbetimiz. Her ne kadar kızlığım zorla alınmış olsada kadınım demeye dilim varmıyor.Çünkü 8 yıldır hiç okuluma gelmemişti babam. Bu kadarla kalmadı, ertesi akşam yine önünden geçmek durumundaydım çocuğun. Annem kabullenmişti. Ben içim baştan yansın diye düşündüm. Ben gidecektim. İşin bir de şu yanı var. Sonu ölüm olsa da inadım inattı. İçimden o tür sevgi gösterileri gelmez. Gençliğimin bir kısmını çaldı. Sonra bir bayram bizi kabul etti. Ben o sırada tişörtümü katlayıp Terakki eteklerinin olduğu bölümde annesinin etrafında gezinen kıza dövmemi göstermeye çalışıyordum. Karşıma geçip oturdu. Bakın normalde çocuklara bebeklere öyle oyy caanım ne de tatlı şeysin diye yaklaşan o insanlardan değilimdir bilen bilir, çok iyi bilir. Tişört alalım diye tutturdu. Ben henüz daha çok küçükken bisiklet sürmeyi, basketbol oynamayı çok severdim. Her zaman mendil alır mısınız abla diye seslenen ufaklık bu defa ben geçerken sustu, tamamen başka bir tarafa baktı. Okulların açıldığı gün dövmem vardı. Derin bir nefes aldı. Sen bunları rahatlıkla yazıya döküp paylaşabiliyorsun. Birleşmiş Milletler'in BM açıkladığı son rapor, mülteci kamplarındaki çocuk gelin sayısında hızlı bir artış yaşandığını ortaya koydu. Çocuk meselesine gelince, siz çok güzel cevap vermişsiniz zaten…O arkadaş çocuk esirgeme kurumlarını bir gezsin, sevgiye, ilgiye ihtiyacı olan o kadar çok çocuk var ki…İlla kanından olmasına gerek yok, çok çocuk istiyorsan evlat edinir, hem sevap işlersin; hemde o çocuklara aile olursun…Hayatta herşeyin çözümü vardır, bakmak istediğin pencere önemli…Ve ne görmek istediğin…. Bence bu vahşilik ve utanç verici. Kesinlikle istemiyordum ama okumak istiyorsam, başka seçeneğim yoktu. Efendi, terbiyeli, çalışkandı. Kaynanam gelir, beni eve götürürdü. Öğrenince neler olacak, tahmin bile edemiyorum.